Uludağ Kayakçıları

Kış Sporlarının İdeal Memleketi
Bursa’da
Nasıl Eğleniyorlar?
Yeşil Bursa’ya Mutlaka Gidiniz ve Uludağ’a Çıkınız.

İki üç sene evveline kadar herkes Türkiye’de kış sporlarına müsait yer yok zannediyordu. Fakat günün birinde sporcunun biri Uludağ’ın kayak için fevkalade bir yer olduğunu keşfedince, bütün sporcu genç, ihtiyarlar birer, birer Uludağ’ın yolunu tutmağa başladılar.
Bu sene de bizim arzumuz yerine geldi, Alman hocalarımızla beraber yılbaşı tatilini Uludağ’da geçirmeğe karar verdik Yirmi kişilik bir kafile idik. Tünelden vapura bininciye kadar, yolda herkes hayretle bize bakıyordu. Hakikaten kıyafetlerimiz çok tuhaftı. Kızlar ve erkekler arasında hiç fark yok idi. Çünkü hepimizde kayak pantolonu, ayağımızda kocaman dağ pabuçları, arkamızda ağır heybeler ve omuzlarımızda uzun kayaklar vardı.

Neyse; güle, eğlene Yalova’ya geldik. Oradan bir otobüse yerleştik ve doğru Bursa’ya yola çıktık. Otobüsle geçtiğimiz yerler fevkalade idi ve etrafı böyle ilkbaharda gibi yemyeşil gördükçe, birbirimizle “Biz Uludağ’da kar yerine ilkbahar çiçekleri bulacağız” diye alay ediyorduk.
Dört saat sonra Bursa’ya geldik. Orada Dağcılık Kulübü bizi pek hararetle karşıladı. Kulüpte biraz dinlendikten sonra, başka bir otobüse bindik ve “Kayak aydın” sesleri ile bu sefer Uludağ’a tırmanmağa başladık. Karanlıkta otobüsümüz kulübe gibi bir evin önünde durdu. İndiğimiz zaman yüzümüze serin bir hava çarpıyor ve etrafta latif bir çam kokusu havayı dolduruyordu.

Geceyi “Karabelen” dedikleri bu kulübede geçireceğimizi söylediler. Herkes otobüsten kendi eşyasını aldıktan sonra sıcak ve büyük bir odaya girdik. Karnımız aç olduğundan ilk işimiz Bursa’dan aldığımız ekmekleri yemek oldu. Yalnız peynir ekmekten ibaret olan bu basit yemeğimiz bize o kadar tatlı gelmişti ki, bu memnuniyetimiz hep bir ağızdan söylediğimiz şarkılardan anlaşılıyordu.

Ertesi sabah erkenden yola çıktık. İşte şimdi asıl seyahat başlıyordu, çünkü dört saat böyle ağır eşyalarla yürüyecektik. Daha ortada kar filan yoktu. Yol bir türlü bitmek bilmiyordu. Nihayet yerlerde bir parça kar gözükmeğe başladı ve biraz daha fazlalaşınca ayağımıza kayakları taktık. Şimdi halimiz çok gülünçtü, çünkü talebelerin çoğu bu uzun sopaları ayaklarına ilk defa takıyorlardı. Düşe, kalka “Otel Gözü” denilen ikinci kulübeye geldik. Artık ötesi kolaydı, çünkü buradan Otele kayaklarla ancak yarım saat sürüyordu. Fakat burada manzara harikulade idi. Bütün çamlar bembeyazdı. Etrafımızı saran bulutlar çok aşağılarda bıraktığımız Bursa’yı görmemize mani oluyordu. 
Tam öğle vakti Otele geldik. Böyle soğuk ve rüzgârlı bir yerde rahatça barınabilecek bir otel bulacağımızı ümit ederken, küçük odun sobaları ile iyi ısıtılamamış odalarda beklediğimiz rahatlığı bulamadık. Buna rağmen Uludağ’da kaldığımız altı günümüzü neşe içinde geçirdik. Her gün kayaklarla etrafa gezintiler yapıyor ve kayakla kaymağı öğreniyorduk. Kayak hakikaten fevkalade zevkli bir spor imiş. Yalnız bir parça cesaret lazım. Çünkü yüksek bu tepeden aşağıya kayarken insan ne olduğunu bilmiyor. Fakat sonunda diz boyunda karın içine yuvarlanınca kendine geliyor.
İşte böylece günler gelip geçiyordu ve bir sabah hocalarımız “Haydi hazırlanınız” deyince, hepimizin neşesi kayboldu ve istemiye, istemiye hazırlanmaya başladık.
Güzel Uludağ’a, seni daha ziyaret etmek için ne yazık ki gelecek tatili beklemeye mecburuz! 
Alman Lisesi 9 uncu sınıf
Jale Taylan
Teşekkür
“ Uludağ seyahatine iştirak eden ve bu sahifemizle kayak sahifemizdeki resimleri çekerek gazetemize vermek nezaketinde bulunan muallim Hetzer, muallim Aumann ve muallim Wendlere teşekkür ederiz.”